|
Bu bir tanıtımdır.
|
|
|
Yıllar geçti de ne değişti bizde de neden böyle olduk! Bir Lokma Salçalı Ekmeği, Ne Çok Özledim… Ne zamanlardı onlar, annelerimiz çalışmazdı mesela boynumda takılı silgi ve anahtarla hiç kapıyı açmadım. Hele hele babam eve geldiğinde o kapıyı çalışı bile farklıydı. Kapının tokmağını 4 kez vururdu. Anahtarı bile yoktu cebinde taşımazdı ki hiç. Annem vardı hep, Annem hep evdeydi evin vaz geçilmezi. Gezmeye giderdik evet evet gezmeye annemle beraber hani şimdiki gibi AVM’ler değil, sokaklar, bahçeler bizim yerlerimizdi. Oyun oynardık doyasıya, özgürce. Bizim zamanımızda sokakta oynamak diye bir tabir vardı. Kulaklarımda çınlıyor. Annemin, ‘’ Ezan okunmadan eve gel’’ diye seslenişi. Öyle okula servislerle, arabalarla gitmezdik. Güle oynaya, hoplaya zıplaya yürüyerek giderdik. Bu arada ben biraz köstekliydim de. Düz yolda bile düşerdim. Kaç kez okula giderken düştüm çorabım yırtıldı. Dizlerim kanadı. Evet ağlardım. Anneme ne diyecektim. Çünkü benim hiçbir zaman iki tane çorabım olmadı ki. Ayakkabılarımız eskirdi ama olsun biz mutluyduk. Gülmeyi seviyorduk. Evet yaşıyorduk. Şimdilerin en aranılan şeyi evet organik yaşadık biz. Okul dönüşü çantalarımızı kaldırımlara koyar dalardık oyuna. Ta ki annelerimizin nerde kaldınız sesini duyana kadar. Ya dostluklar; oynarken Ayşe’nin annesi yağlı ekmek sürerdi getirirdi her birimize ne tatlı gelirdi o ekmek. Veya bir dilim salçalı ekmek. Susadığımızda kapısını çalardık Fatma teyzenin. Her birimize aynı bardaktan kana kana su içerdik. Özledim ben çok özledim her şeyi. O zaman ki ruhu özledim. Kavga ederdik ama en fazla saç çekerdik, tükürürdük veya tüm hayvanları sıralayıverirdik. Biz bıçaktır, falçatadır, usturadır bilmezdik ki.. Sokaklarımız her zaman güvenliydi. Polisler olmazdı devriye gezmezlerdi. Bizim hiçbir şeyimiz çalınmazdı ki saklamazdık zaten o yüzden. Biz düştüğümüzde hastanelere koşup, filmlerimiz, ultrasonlarımız çekilmezdi. Annem ekmek çiğner yapıştırırdı o kadar. Sonra oyuna devam, o heyecanla sevinçle. Şimdi ne oldu ne değişti ki bizde. Bakıyorum her şey değişti. Sokaklar caddeler ışıl ışıl ama ruh yok. Her yerde park var ama hani çocuklar nerde o gülmeyi bilen, sokaklarda oynayan çocuklar neredeler odalarında bilgisayar başında hepsi. Aynı apartmanda konserve kutusu gibi oturuyoruz da kim kimi tanıyor. Mesela karşı dairede, altta üstte kim oturur kaç kişi yaşar biliyor muyuz bilmiyoruz. Vel hasıl biz gülmeyi unuttuğumuz gibi paylaşmayı da unutmuşuz. Hani o yemek yapıp kokmuştur diye komşuya da götürdüğümüz günler nerde kaldı. Evet evet işte ben o günleri özlüyorum. Kapıyı açtığımda merhaba diyebileceğim o günleri. Her yerde lüks binalar, AVM’ler, insanlar soğuk, doğallıklarını kaybetmişler. Sadece artık tüketim toplumu olduk. Biz üretmeyi de unuttuk her şeyi unuttuğumuz gibi. Herkes birbirine ne kadar yabancı oldu. Heyhat! Hiç düşündünüz mü biz ne kadar mutluyduk….. |